Bilgi & KAYIT

Covid Sonrasında

İlknur Nasuhbeyoğlu süreci ve sonrasını bizim için yorumladı:

COVID-19 Salgınından Sonra Okullarda Yaşanması Muhtemel Sorunlar 


Okullar fiilen kapalı, sınavlar yapılmıyor.8.sınıfların ve 12. Sınıfların LGS-TYT-AYT sınavlarından 2. dönem konuları çıkarıldı. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı da biliyor ki
ilk-orta ve lise döneminde uzaktan öğrenme gerektiği gibi olmaz, olamaz. Uzaktan toplu eğitim modeli bu yaş grubunun öğrenme ölçütlerine uygun değil. Kısmen de olsa öğrenmenin sağlanması için öğretmeni ile bire bir ilişki içinde olmalı. Soru sorabilmeli. Onun enerjisini hissetmeli. Bu yaş grubu 2-3 kişiyi geçen gruplarda yapılan derslerden yararlanamaz. Gereken duyu -durum yönetimini yapamaz. Öğrencileri 2-3 kişiye ayırıp başına bir öğretmen veremeyeceklerine göre öğrenme de gerektiği gibi olmayacaktı.
SONUÇ: KONULAR ÇIKARILDI SINAVLARDAN.

Önemli Not: 2-3 kişilik gruplarda öğretim yapmak için 60 öğrenci için 25 öğretmen gerekiyor. Bizzat uyguladığım için biliyorum. Ancak sonuç ve verim alınıyor. Ancak şu an okullarda 20-25 kişilik sınıflarda (özel okullarda) online dersler sürüyor ya da sürdürülmeye çalışılıyor.
Bir noktada eğitim devam ediyor görünüyor. Şu an anne babalar korona virüs karantinasında evde çocuklarıyla beraber. Ev artık sadece dinlenme yeri değil. Aynı zamanda okul oldu..
Ne karmaşa ama! Öğrenciler ise Arkadaşlarından uzak, odalara sıkışıp kalmış. Bir şekilde bu dönemi atlatacağız. Peki bunu yaptığımızda ve okullar yeniden başladığında her şey nasıl görünecek? Eğitim ve öğretim kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam edecek, edebilecek mi? HİÇ SANMIYORUM. TÜM ÖĞRENCİLERE EKSTRA DUYU-ALGI DENGESİ İÇİN İLAVE DESTEK GEREKECEK…
Evde geçirilen haftalar ve aylar sonunda, öğrenciler öğretmenlerinin yüz yüze desteğini kaybetmiş olacaklar. Pek çok öğrenci yoksunluk ve stres yaşamış olacak. Aile fertlerinin hastalandığını ya da daha kötüsünü görmüş bile olabilirler. Dışarıda oynamak için çok az fırsata sahip olma ihtimalleri yüksek. COVID-19 salgını süresince, tüm dünyada aile içi yoğun stres ve kaygı bozukluğundan kaynaklı çatışma ortamlarının arttığını biliyoruz.

OKULLAR BAŞLAYINCA:

Pek çok çocuk, okulların onlara öğrettiği alışkanlıkları kaybetmiş olacak

Bir çember şeklinde oturmak,
Sıra beklemek,
Nasıl dinleyeceğini ve iş birliği yapılacağını bilmek gibi.
Öğrencilerin bir kısmı travma sonrası stres belirtileri gösterecek.
Birçoğu akıllı telefonlara bakarak ya da bilgisayar oyunları oynayarak saatlerini geçirmiş olacak. Bu durum bir süre öğrenmenin hızlı ve aktif olmasını engelleyecek.
Bakış açısı farklı evlerden gelen çocuklar arasındaki öğrenme açığı hiç şüphesiz daha da artmış olacak. 
En zor öğrenen ve en hassas çocuklarımızın diğerlerine yetişmeleri ve dengelenmeleri için danışmanlara, ruh sağlığı uzmanlarına ve destek öğretmenlere ihtiyacımız olacak.
Öğrencilerin Mutluluk ve sağlığına öncelik verilmesi gerekecek.
Duygusal, fiziksel ve ruhsal mutluluk artık bir heves olarak görülüp göz ardı edilmeyecek. Bu krizden önce, öğrenci mutluluğunun öğrenmeyi engelleyebileceğine dair çeşitli araştırmalar vardı ama sayıları azdı. Okullarda çok da öne çıkmazdı. (1500-2000 kişilik zincir okullarda nasıl çıkabilir ki?)
Bu dönemde ise şu çok açık: Öğretmenlerinin daha fazla ilgisi ve desteği olmadan pek çok çocuğun kendini iyi hissetmesi ve odaklanması zor olacak. İyi hissetmek, başarılı olmanın bir alternatifi değil, başarı için bir ön koşuldur. Özellikle de en hassas öğrencilerimiz için.
Birçok kurum ve öğretmenler bu süreçte gerçekten özveri gösterdi. Çünkü Uzaktan öğrenme için kaynak ve rehberlik sağlamak, çocuklarla ve ebeveynleriyle iyi olduklarından emin olmak için bağlantı kurmak ve bunu bazen evde kendi çocukları varken yapmaları gerekti. Bu süreçte bazı Ebeveynler öğretmenlerin yaptıklarını daha fazla takdir etme noktasına geldiler. Ebeveynlerin iki ya da üç çocukla tüm gün evde olmaları yeterince zor.  Birçok veli bir sınıfta 20-25 veya daha fazla çocukla birlikte olmasının ne kadar zor olduğunu kesinlikle fark etmiştir. Çalışma hayatı bir dereceye kadar normale döndüğünde, pandemi sürecinde çalışmaya devam eden insanları artık hafife almıyor olacağız. Öğretmenler de bunlar arasında olacak.
Bu süreçte daha iyi dijital kaynaklara ihtiyacımız olduğu kesinlikle anlaşıldı. Ancak yine de okullar açıldığında daha az teknoloji kullanacağız.  Daha çok yaratıcı düşünceye sarılacağız. Çünkü o zaman düşünmeyi öğreniyoruz. Online öğrenmenin öğretmenlerin yerini alabileceğini düşünen herkes bu yanlış fikirden hızlıca dönecektir.
Özellikle odaklanamayan ya da özgüven becerisi düşük olan çocuklarıyla eve kapanmak zorunda kalan ebeveynler var tabi ki. Onların işi daha da zor. Şu an uzun ve bir o kadar da belirsiz bir tüneldeyiz. Buradan çıktığımızda, aynı eskisi gibi devam etmek için mücadele etmek yerine yaşadığımız deneyimler üzerine derinlemesine düşünmemiz, eğitimi ve toplumu daha iyi bir yere getirmek için radikal adımlar atmamız gerekebilir.

VE EN ÖNEMLİSİ SALGIN ÖNÜMÜZDEKİ YIL MİNİMUM SEVİYEDE BİLE DEVAM EDERSE OKULLARIMIZDAKİ KALABALIK SINIFLARI SÜRDÜREMEYİZ.
OKULLARIMIZIN SINIFLARINI KÜÇÜK GRUPLAR HALİNDE ÇALIŞILAN SINIFLARA ÇEVİRMELİYİZ.
AYRICA BÖYLE KÜÇÜLÜRSE OKULLAR ÖGRENCİSİ İLE DAHA YAKINDAN VE ÖGRENCİNİN BİREYSEL VE ÖZEL İHTİYAÇLARINI ANLAYARAK İLGİLENECEKTİR.
BİREYSEL VE ÖĞRENCİ ODAKLI ÇALIŞAN OKULLAR , ÖĞRENMEYİ DE EĞİTİMİ DE MUTLULUK KATSAYISI İLE ORANTILI YÜRÜTECEK VE KİŞİSEL KAPASİTE GELİŞİMİ ÖNEM KAZANACAKTIR.

Sevgilerimle
İlknur Nasuhbeyoğlu